ÖZBEKLER TEKKESİ
GELENEKTEN GELECEĞE UZANAN BİR DEĞER
Yüzyıllardır İslam’ın temel ibadetlerinden birisi olan hac ritüeli için hacılar muhtelif güzergâhlar kullanarak Haremeyn’de buluşurlar. Hac yollarının güvenliğinin sağlanması, hilafetin ilgasına kadar halifenin otoritesini pekiştiren bir meseleydi. Daha sonra da hac yolculuğunun organizasyonu devletlerin siyasi nüfuzlarını belirlemeye devam etti. Zaman içerisinde bazı hac yolu güzergâhları temerküz etti. Türkistan coğrafyası hacıları için Semerkant ve Buhara’dan çıkıp Afganistan’a uğradıktan sonra Bombay’dan deniz yoluyla Cidde’ye ulaşan güzergâhın yanında bir başka rota, Rusya’nın güney bölgesinden Karadeniz ile buluşup İstanbul’a uğrayan ve Şam yahut Kahire üzerinden kutsal topraklara varandı. Orta Asya coğrafyasından yola çıkıp İstanbul üzerinden Mekke, Medine yahut Kudüs’e ulaşacak hacılar için yol güzergâhında konaklama imkânı sağlayan yapılardan biri de tekkelerdi. Sultantepe Özbekler Tekkesi, on sekizinci asırda İstanbul’da Orta Asyalı ve Hintli Müslümanların hac yolu güzergâhı üzerinde Üsküdar’da tesis olundu. Darphane Eminliği ve Maraş Valiliği yapmış olan Abdullah Paşa tarafından 1752-53 yıllarında inşa ettirilen Özbekler Tekkesi için 1788 yılında el-Hac Halil Ağa ibn Ahmed Efendi tarafından bir vakıf kurulmuş ve böylelikle tekke hukuki statüye kavuşmuştur. Kuruluş vakfiyesine göre Özbekler Tekkesi bir Nakşibendi tekkesidir.
Milli Mücadele’de ileri bir menzil karakolu vazifesi gören Özbekler Tekkesi Anadolu’nun silah, cephane, eleman ve istihbarat ihtiyacının karşılanmasındaki rolü ile mütareke İstanbul’unda önemli bir yer edinmiştir. Geçtiğimiz yüzyılın ikinci yarısından itibaren Üsküdar’ın önde gelen kültür mahfillerinden birisi olan tekke; edebiyatçılar, musikişinaslar ve mutasavvıflar için bir buluşma mekanı olmuştur. Haftanın belirli günlerinde mutat toplantıların gerçekleştirildiği Özbekler Tekkesi’nde Özbek pilavı yenildikten sonra musiki meşkleri ve sohbetler icra edilirdi. Dede Süleyman Erguner, Üsküdarlı Ali Efendi, Fehmi Tokay, Ulvi Erguner, Alaeddin Yavaşca, Halil Can, Sabahattin Volkan, Cahit Gözkan, Hulusi Gökmenli, Hafız Esad Gerede, Hafız Cevdet Soydanses, Hafız Nafiz Uncu, Kâni Karaca, Nezih Uzel, Niyazi Sayın, Ömer Erdoğdular, Süleyman Erguner ve Kudsi Erguner Özbekler Tekkesi’ndeki edebiyat, musiki ve tasavvuf mahfilinde bulunan isimlerden bazılarıdır.
İlk defa 1983 yılında restorasyonuna başlanan Sultantepe Özbekler Tekkesi yapısının zamanımıza ulaşmasına şeyh ailesinin binada bizzat ikamet etmiş olması büyük bir imkân sağlamıştır. 1983 yılı Haziran ayında başlayan restorasyon çalışmaları Türk-Amerikan Dostluk Derneği Başkanı Ahmet Ertegün’ün yardımıyla Mimar Cengiz Bektaş tarafından büyük ölçüde gerçekleştirilirken ilk restorasyonda yer almayan harem kısmının restorasyonu 1993 yılında Mimar Melih Birsel tarafından tamamlanır. Üçüncü bir restorasyon çalışması Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından 2011 yılında gerçekleştirilmiştir. 1993 restorasyonu sonrası Özbekler Tekkesi 16/10/1996 tarih 96/8737 sayılı Bakanlar Kurulu Kararnamesi ile 10 yıllık süreyle Münir Ertegün Tarih Araştırma Vakfına tahsis edilirken şeyh ailesi (Ethem Özbekkangay) fahri bekçi olarak tekkede ikamete devam etmiştir. Önce Münir Ertegün Tarih Araştırma Vakfı, daha sonra Vakıflar Genel Müdürlüğünün Özbekler Tekkesi’ni bir müze olarak hazırlama çalışmaları 9 Ekim 2011 tarihinde meydana gelen hırsızlıkla birlikte başarıya ulaşamamıştır. Tekke hâlihazırda Abdullah Tivnikli Vakfı’nın Araştırma Merkezi olarak ilmî ve akademik çalışmalara ev sahipliği yapmaktadır.