Yazan: Furkan Uçar, 29 Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğrencisi
İSAR Araştırma Merkezi’nin düzenlediği İhtisas Konuşmaları serisi kapsamında Louvain Üniversitesi’nden Dr. Gregory Vandamme’ın “İbnü’l-Arabi’de Hayret Kavramı” başlıklı sunumu dinlendi. Konuşmacı sunumunun başında şaşkınlık verici ve anlatılamayan saf hayret tecrübesiyle rasyonel, titiz ve tutarlı düşüncelerin dile getirilmesi arasındaki paradoksal ilişkinin İbnü’l-Arabi’nin entelektüel yaklaşımının kalbi olduğunu ifade etti. Sunum boyunca hayret kavramının klasik İslam düşüncesinde ve yoğun olarak tasavvuf ve özellikle İbnü’l-Arabi düşüncesinde hangi konumda olduğunu epistemolojik ve metafizik açılardan ele aldı.
Dr. Vandamme, İbnü’l-Arabi’nin kendi tecrübesinin onu sürekli yenilenen bir şekilde düşünmeye ve fikirlerini titizlik içinde geliştirmeye sevk etmesinden hareketle onun düşüncesini bir tür spekülatif mistisizm olarak tarif etti. Öte yandan, İbnü’l-Arabi’nin kendisinden önce gelen birtakım düşünce geleneklerinin de bir temsilcisi olması hasebiyle sadece kendi mistik perspektifinde sınırlı kalmadığını ifade etti. İbnü’l-Arabi’yi önceleyen sufilerin de spekülatif mistisizm diye tarif edilebilecek bir tür felsefi tasavvuf düşüncesi üretip üretmedikleri sorusu, konuşmacının tezinin başlangıç noktasını oluşturdu. Farklı şekilde ifade edilecek olursa Dr. Vandamme, İbnü’l-Arabi’nin kendisinden önce bir tür felsefi tasavvuf üretmiş seleflerinin peşinden mi gittiği yoksa özgün bir düşünce formunu teşvik mi ettiği sorusuna cevap aradı.
Dr. Vandamme konuşmasının devamında hayret kavramının tasavvuf eserlerinde ilk defa 10. yüzyılda kullanılmaya başlanmasına rağmen merkezi bir kavram olarak çok fazla öne çıkmadığını öne sürdü. İbnü’l-Arabi’nin ise Fusûsu’l-Hikem adlı eserinde hayret kavramını Hz. Muhammed’e (sav) ve onun ilmi ve manevi mirasını devam ettirenlere özgü manevi bir özellik olarak sunduğunu belirtti. İbnü’l-Arabi tarafından böyle önem atfedilmiş bir kavram hakkında bugüne kadar yeterince çalışma yapılmamış olmasına binaen Dr. Vandamme, çalışmasının alandaki önemli bir boşluğu doldurmayı amaçladığının altını çizdi. Bu çalışma vesilesiyle hayret kavramının hem İbnü’l-Arabi düşüncesi özelinde hem de genel olarak tasavvufa dair yapılacak çalışmalarda çok verimli bir alan olarak ortaya çıkabileceğini dile getirdi.
Konuşmasının devamında Dr. Vandamme, çalışmasının amacının hayret kavramının İbnü’l-Arabi’nin düşünce sistemindeki rolünü ortaya koymak ve tek başına bir doktrin olup olmadığını tespit etmek olduğunu aktardı. Bunun için İbnü’l-Arabi’ye kadarki İslam geleneği içinde hayret kavramının serencamı ile İbnü’l-Arabi’de epistemolojik ve metafizik bağlamlarda hayret kavramının nasıl ele alındığını tezi çerçevesinde ortaya koydu. Buna göre İbnü’l-Arabi hayret kavramını adeta bilgi dışı bir bilgi olarak sunarak kendi bilgi teorisinin kalbinde yeniden konumlandırır. Ona göre tanrı bilgisi hayrettir, yaratılış bilgisi de hayrettir. Bu da insanın ulaşamayacağı, en mükemmel bilgidir.
Dr. Vandamme çalışmasının hayret kavramının İbnü’l-Arabi’nin düşünce sisteminde epistemoloji, metafizik -bütün metafizik ve kozmolojik sistemlerin- ve niceliksel aritmetiğin tamamıyla ilişkili olduğunu ortaya koyduğunu ifade etti. Bu ilişkinin de İbnü’l-Arabi tarafından oldukça tutarlı, titiz ve özgün bir biçimde kurulduğunu ekledi. İbnü’l-Arabi’nin üzerine daha çok çalışılmayı hak eden bir düşünce sistemi ortaya koyduğunu vurgulayarak konuşmasını tamamladı.