İSAR Araştırma Merkezi, yeni başlattığı Literatür Konuşmaları serisinin ilk oturumunda Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölümünden Dr. Mustafa Metin Başbay’ı konuşmacı olarak ağırladı. Dr. Başbay konuşmasında ekonomi alanında temel bir konumda bulunan devletin piyasaya müdahalesi tartışmasını örnekler üzerinden ele aldı. Bu tartışmada zıt konumlarda bulunan liberalizm ve Marksizmin ortaya koyduğu iddiaları açıkladıktan sonra Dr. Başbay, her iktisadi problemin kendine has bir doğası olduğunu ve bu iki fikir akımında tezahür ettiği gibi hepsinin bir yöntemle çözüme kavuşturulmasının imkansız olduğunu vurguladı. Her sorunun kendi başına ele alınmasının ve kendi özelliklerine uygun bir yöntemle çözülmeye çalışılmasının gerektiğine işaret etti.
Konuşmanın başında Başbay, günümüzde gerekli ve hatta doğal karşıladığımız bazı devlet müdahalesi örneklerini zikrederek aslında konunun ne kadar hayatımızın içinde olduğunun altını çizdi. Örneğin köleliğin kaldırılması ya da çalışma saatlerinin sınırlandırılması gibi günümüz çalışma hayatının temellerini oluşturan kararların dünya tarihine baktığımızda aslında çok yeni olduğunu ve ancak devletin bizzat müdahalesi ile bu uygulamaların toplumlarda yerleşebildiğini hatırlattı. Daha sonrasında ise vergiler, sübvansiyonlar, kamu harcamaları ve sosyal devlet gibi olguların artık ekonomi tartışmalarında merkezi konumda olduğunu vurguladı.
Örneklerden sonra devletin müdahalesi tartışmasındaki tarafların bir spektruma yerleştirilebileceğini söyleyen Dr. Başbay; spektrumun bir ucunda liberalizm, diğer ucunda ise Marksizmin bulunacağını belirtti. Liberalizmin temeline bireyin özgürlüğünü aldığını ve devletin piyasaya yaptığı her müdahaleyi bu özgürlüğün bir ihlali olarak gördüğünü aktardı. Bu fikir akımının ideal ekonomisinin ise devletin herhangi bir dahlinin olmadığı, bireylerin kendileri adına en iyi sonucu verecek kararı alarak piyasaya ve topluma ahenk veren görünmez ele katkıda bulunduğu bir model olduğunu ifade etti. Dr. Başbay ayrıca ilk olarak Adam Smith tarafından merkantilist ekonomik modele bir karşı tez olarak sunulan bu modelin aslında Newton’un alem tasavvurunda da merkezi bir konumu olan “kendi kendini düzenleme” fikrinden ciddi şekilde yararlandığına dikkat çekti.
Liberalizmin ardından onun zıt kutbunda yer alan Marksizmin iddialarını detaylandıran Dr. Başbay, bu akımın temeline eşitsizlik kavramını aldığını aktardı. Akımın aynı zamanda isim babası da olan kurucusu Karl Marx’ın serbest piyasa modelinde sermayedar sınıfın işçi sınıfının emeğini sömürerek kar elde ettiğini ve bunun daha önce görülmemiş bir eşitsizlik ortaya çıkardığını söylediğine değindi. Marx’ın yine de bu eşitsizliğin sürdürülemez olduğunu ve nihayetinde de bir işçi devrimi ile yıkılacağını, sonrasında ise tüm önemli kararların merkezden alındığı bir planlı ekonominin kurulacağını düşündüğünü dile getirdi. Herkesten kabiliyetine göre alınıp, herkese ihtiyacına göre dağıtıldığı bu planlı ekonomi sayesinde de eşitsizlik sorununun tamamen ortadan kalkacağının düşünüldüğünü söyledi.
Konuşmanın son bölümünde ise Dr. Başbay, bu tartışmanın temelinde bir entelektüel tembelliğin bulunduğunu ileri sürdü. Ekonomi alanında problemlerin kendine has özelliklere sahip olduğunu ve problemlerdeki bu farklılıkların farklı çözümleri gerektirdiğine değindi. Bu sebeple liberalizmin ya da Marksizmin yapmaya çalıştığı gibi tek bir çözümle bütün problemleri çözmeye çalışmanın gerçek dünyayla uyumlu olmayıp başarısız olmaya mahkum olduğunun üzerinde durdu. Eldeki yöntemlerden soruya en uyacak olanı bulup onun kullanılmasının daha sağlıklı sonuç vereceğini ifade etti.